Yaşlilikta Ortaya Çikan Kalp ve Damar Hastalıkları

Günümüzde kalp damar hastalıklarına oldukça sık rastlanmakta ve bu hastalıklara bağlı ölüm oranında da yükselmeler bulunduğunu pek çok araş- tırma desteklemektedir. Hastalığın önemi nedeni ile kalp damar hastalıklarının oluşumu üzerine birçok epidemiyolojik klinik ve laboratuvar çalışması yapılmıştır. Hastalığın oluşumunda ve ilerlemesinde diğer etmenler yanında diyetin önemli rol oynadığı abul edilmektedir. Doğumdan sonra yeterince anne sütü alamama, sodyumdan zengin mama ile beslenme, kısacası çocukluk çağında kazanılan yeme alışkanlıklarının orta yaşta kalp damar hastalıklarına temel hazırladığı ileri sürülmektedir. Beslenme alışkanlıkları ile kalp-damar hastalıkları arasında önemli ilişkiler bulunmaktadır. Örneğin, rhesus maymunlarının beslenme alışkanlıkları değiştirilip yüksek kolesterollü besinler verildiğinde arteriosklerozun belirtisi olan plaklar arterlerde görülmüştür. Bir diğer araştırmada 40-49 yaş grubunda 12770 erkeğin sağlık kontrolleri yapılmış ve beslenme alışkanlıkları ile kalp hastalıkları arasında bir ilişki olduğu saptanmıştır. Japonya’da 40-59 yaş arasındaki çiftlerin diyetleri incelendiğinde diyeti oluşturan besinlerin batı ülkelerinden farklı olduğu ve kalp hastalıklarından ölümüne düşük olduğu gösterilmiştir. Benzer sonuçlar Çinli’lerin diyetleri incelendiğinde de gözlenmektedir. Çin diyetleri çok az kolesterol,linoleik ve linolenik asitten zengin çok rereceden doymamış yağ asitlerini kapsamaktadır. Bu da koronertromboz, anginopektoris ve aterokslerozisin az görülmesine neden olarak gösterilmektedir.

Plazma total kolesterolünün kalp damar hastalıklarında risk etmeni olduğu çeşitli çalışmalarla saptanmıştır. Çok düşük dansiteli lipoproteinler (VLDL) çok düşük düzeyde kolesterol taşırlar veya düşük dansiteli lıpoproteinler (LDL) ise plazma kolesterollinü 2/3 ünü taşırlar ve kalp damar hastalıklarında esas etkendirler. Kalp damar hastalıklarında risk etmeni olan diğer bir lipit grubu ise çoğunlukla çok düşük dansiteli lipoproteinlerle taşınan trigliseritlerdir.

Genellikle plazma trigliseritlerinin myokart enfarktüslerinden sonra yükseldiği ve birkaç ay yüksek kaldığı gösterilmiştir. Diyet posasının serun kolesterol düzeyini etkilediği, yüksek yağlı, az posalı diyetlerin deney hayvanlarında yüksek serum lipit ve serum kolesterol düzeyine yol açtığı ve daha fazla aterojenik etkiye sahip olduğuna işaret edilmektedir. Yapılan çalışmalar sonucunda posanın serum kolesterol düzeyini azaltıcı etkisinin diyet posa içeriği yanında diyetin yağ ve kolesterol miktarı ile de ilişkili olduğu ortaya konmuştur.

Yetişkinlerde oluşan şişmanlıklar kalp damar hastaları riskini arttırmaktadır. Yaşlıların günlük egzersizlerinin ne olduğunu bilmek ve yeterli derecede aktif olup olmadıklarını söylemek oldukça zordur. Yeterince yapılmayan egzersizler dolaşım sistemini oldukça fazla etkilemektedir. Sistemli bir şekilde yapılacak egzersizlerin sağlığın kazanılmasında, fazla kiloların atılmasında yararı büyüktür. Yaşları 36-67 arasında bulunan 21 erkek üzerinde yapılan ve üç ay sonra tekrarlanan bir araştırmada yapılan düzenli hareketlerle deneklerin ağırlıklarında 2.5 kg’lık bir azalma, vücut kas dokusunda hafif bir artma ve serum kolesterol düzeyinde bir düşme görülmüş oksijen tüketim kapasiteside artmıştır.

Vücut ağırlığının her % l0’luk artışı ile sistolik kan basıncı% 6.5 mm/Hg, plazma kolesterolü ise 12 mg/dl yükselmektedir.

Kalp damar hastalıklarının nedenleri arasında fazla sakkaroz alınımının da bir etken olduğu görüşü vardır. Diyet enerjisinin% 23’ündençoğu sakkarozdan geldiği zaman koles- terolde yükselme görülmüştür.

Fazla tuz tüketiminin hipertansiyon üzerine olumsuz etki yaptığı bilinmektedir. Etiolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte hipertansiyonlu hastalarda fazla tuz alımının zararlı olacağı belirtilmektedir. Soğan, sarmısak gibi yiyeceklerin ise fibrinolotik aktiviteyi arttırarak hipotansif etki oluşturduğu görüşü ileri sürülmektedir. Ancak etki mekanizmaları tam olarak bilinmemektedir.

Paylaş:

Facebook
Twitter
Pinterest
LinkedIn

Diğer Yazılar

Yaşlılarda Beslenme İle İlişkili Sağlık Sorunları

İleri yaşlarda enfeksiyon hastalıkları azalırken dejeneratif ve prog ressif hastalıklar artış göstermektedir. Yaşlılarda ölümlerin% 85’i kronik hastalıklardan ileri gelmektedir. Kalp hastalıkları, kanserler, solunum sistemi hastalıkları

Yaşlilikta Ortaya Çikan Fizyolojik Sorunlar

Yaşlilikta Ortaya Çikan Fizyolojik Sorunlar

Çağımızda yaşlılık döneminde ortaya çıkan sağlık, beslenme ve sosyal sorunları her ülke kendi ekonomik koşulları, anlayışı, kültürel ve tarihsel geleneklerine göre çözümlemeye çalışmaktadır. Yaşlılıkta fizyolojik,

Yaşlılıkta Ortaya Çikan Sosyal Sorunlar

Yaşlılıkta Ortaya Çikan Sosyal Sorunlar

Sosyal Sorunlar: Yaşlılar için sosyal iyilik halinin belirlenmesinde kullanılan ölçütler Dünya Sağlık Örgütünce geliştirilmiştir. Bu ölçütlere göre yaşlılar arasında bazı gruplar daha fazla Redikal ve Sosyal Sorunlara